Dr. Ruhsar Uçar

Türkiye’de yıllardır tartışılan bir cümle vardır: “Türkiye’nin Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır.” Bu cümle benim gibi bir çok insan için çok açık bir gerçeğin ifadesidir. Kimileri ise bu sözü duyduğunda, daha derin bir geçmişi ve daha karmaşık bir sosyolojik yapıyı hatırlar. Ancak bugün artık, meseleye duygulardan ve siyasi tartışmalardan uzak durarak sağduyuyla bakmak gerekiyor. Çünkü bu toprakların en çok ihtiyacı olan şey, birlikte yaşama iradesidir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 10. maddesi açıkça der ki: “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” Bu ilke, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, doğulu-batılı ayrımı gözetmeksizin tüm vatandaşlarımıza eşit yurttaşlık hakkı tanımaktadır. Türkiye’de Kürt vatandaşlarımız da bu ülkenin asli unsurlarıdır ve her alanda, siyasette, eğitimde, sanatta, bürokraside varlık göstermektedir.

O halde sorun nedir? Sorun, Türkiye’nin yıllardır karşı karşıya kaldığı organize terör yapılarıdır. PKK başta olmak üzere, birçok terör örgütü, sadece devlete değil, aynı zamanda bölgedeki Kürt halkına da zarar vermektedir. Çocukları dağa kaçırmış, köyleri haraca bağlamış, barajlara, okullara, yollara sabotaj düzenlemiştir bu yapıların en büyük zararı, yine o bölgenin insanına olmuştur.

Devletin görevi bellidir: Vatandaşının can güvenliğini sağlamak, terörle kararlı mücadele etmek ve hizmeti herkese eşit götürmektir ki Devletimiz 50 yıla yakın bir süredir Terörle mücadele ediyor 40 bine yakın Askerimizi, Polisimizi, Vatandaşımızı şehit verdik.

Bugün artık Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri, geçmişin yalnızlığıyla anılan coğrafyalar olmaktan çıkmıştır. Son 25 yılda bu bölgelere yapılan yatırımlar; sadece ekonomik kalkınma değil, aynı zamanda devletin vatandaşına verdiği değerin göstergesidir.Bölünmüş yollarla ulaşım ağları genişletilmiş, Hastaneler, üniversiteler, kültür merkezleri, gençlik ve spor kompleksleri inşa edilmiştir. Van’dan Hakkâri’ye,Diyarbakır’dan Ağrı’ya kadar birçok şehirde modern kent hastaneleri, eğitim kampüsleri, teknoparklar ve organize sanayi bölgeleri kurulmuştur. Gençlik merkezleri, kadın kooperatifleri ve kültür-sanat projeleriyle toplumsal kalkınma desteklenmiştir. Doğu ile Batı arasındaki altyapı, eğitim, sağlık ve kültürel hizmet farklılıkları geçmişe oranla ciddi şekilde azalmıştır.

Artık bir genç Diyarbakır’da mühendislik okurken, başka bir genç Elazığ’da tıp fakültesine gitmekte; Mardin’deki bir girişimci kadın üretim kooperatifi kurarken, Şırnaklı gençler kodlama ve yapay zekâ atölyelerinde eğitim almaktadır. Bu tablo, terörün karanlık söylemini boşa çıkaran en güçlü cevaptır.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu sadece verimli topraklarıyla değil, yetiştirdiği değerli insanlarla da bu ülkenin gururudur. Bu topraklardan yetişmiş, sadece Türkiye’de değil tüm dünyada saygı uyandıran yazarlarımız, bilim insanlarımız, sanatçılarımız ve iş insanlarımız var. Yazar Yaşar Kemal, Adana’nın Hemite köyünde doğdu, Kürt asıllıydı, Türk edebiyatının evrensel kalemlerinden biri oldu. İshak Alaton, babası Diyarbakırlı olan, Türkiye'nin en önemli girişimcilerindendi.

Prof. Dr. Aziz Sancar, aslen Mardin Savurludur, Nobel Kimya Ödülü sahibi ilk Türk bilim insanı olarak tüm dünyaya ilham verdi. Yılmaz Güney, sinemada gerçekçilik akımını Anadolu’ya taşıdı, Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye kazandı.

Ahmet Kaya, müziğiyle geniş halk kesimlerine ulaştı, memleketin sesini dünyaya duyurdu. Abdülkadir Aksu, Mehmet Şimşek, Beşir Atalay gibi devletin en üst kademelerinde görev almış onlarca yüzlerce Kürt kökenli siyasiler, bu ülkenin birliğine hizmet etmiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin şerefli makamlarında görev almışlardır.

Bu isimler, Türkiye’de eğitim görmüş, eşit vatandaşlık hakkını sonuna kadar kullanmış, hiçbir ayrımcılıkla karşılaşmadan bu milletin ortak değerleri hâline gelmişlerdir.

Bazen “Kürt sorunu” diye tanımlanan konu, aslında geçmişte yaşanan ihmal ve ihmallere dair duyulan sitemlerin toplamıdır. Bu sitemlerin istismarı, terör örgütlerine alan açmıştır. Türkiye bu tuzağa düşmemiştir, adaletle, sosyal yatırımla, güvenlikle ve şefkatle vatandaşını kucaklamıştır ve hiç bir ayırım yapmadan kucaklıyor, Hakkari'de ki de Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı İzmir'deki Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşıyla aynı koşullarda, aynı hizmetlere ayırımsız ulaşıyor.

Bugün artık meseleyi net bir çizgiyle ortaya koymalıyız:

Kürt vatandaşlarımız, bu ülkenin eşit ve onurlu bireyleridir.

Sorun Kürt olmakta değil, teröre alan açan yapılarladır. Uluslararası konjoktürün Ortadoğu ve Anadolu'da ki nihaî hedeflerini gözardı ederek Terör sorununu konuşmak eksik kalır. Büyük Ortadoğu projesini tamamlamak için topyekün sınırımızda ki ülkelerin bağımsızlığını tehdit eden egemen devletler terör örgütlerini kirli menfaatlerinde aparat olarak kullanmaktadır. Yani mücadelemiz ülke içinde ki terörden ziyade sınırlarımızdadır.

Bugün, tüm karanlık oyunları bozmak için birlik içinde yaşamanın en güçlü zeminini tesis etmeliyiz. Bu toprağın her bir ferdi, barış içinde yaşama hakkına sahiptir.

Kürt sorunu yoktur, Terör sorunu vardır ve Terörle mücadelemize aynı kararlılıkla devam etmeliyiz.

Ve biz tüm farklılıklarımızla birlikte Türkiye’yiz.