Bazı insanlar kalem tutmaz, kalbiyle yazar. Bazı insanlar sahneye çıkmaz, ruhuyla konuşur. Bazı insanlar sadece görev yapmaz; iz bırakır, iz olur…
Baha Sadık Akıner, Mersin’in kültür ve sanat belleğinde işte böyle bir izdir.
O, sadece Sürekli Basın Kartı sahibi bir gazeteci değildir. O, kelimeleriyle şifa sunan, sesiyle merhameti çoğaltan, yüreği şiire dönüşmüş bir insandır.
1972 yılında İzmir’in Tire ilçesinde doğan Baha, Kırıkkale Üniversitesi Endüstriyel Elektronik Bölümünden mezun olduktan sonra, TRT’de başlayan 30 yıllık yayıncılık serüveninde sesiyle, sözüyle, emeğiyle hayatlara dokundu. TRT Ankara’dan İzmir Radyosu’na, oradan Çukurova Radyosu’na uzanan yolculuğu boyunca sadece bir yayıncı değil, kültüre, sanata, insana adanmış bir gönül emekçisiydi.
2019 yılından itibaren Mersin Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Bürosu’nda üniversitenin haberlerini hazırlayarak görev yaptı. 35 yıllık kamu hizmetini 2025 yılı Şubat ayında buradan emekli olarak tamamladı. Ama o, sahneden hiç inmedi. Çünkü Baha, emekli olunamayan bir yüreğin taşıyıcısıydı…
Şiir kitaplarıyla kalplere dokundu: Aşk Aşk’ına, Aşk’ım Başımdan Aşk’ın, Aşk Baha’nesi Şiirin... Yalnızca dizeler değil, ruhun iç sesiydi bu kitaplar. 2023’te hazırladığı Türk Şiirinin 75 Güçlü Kalemi – Aşk’la antolojisi, ülke edebiyatına armağan edilmiş bir vefa kitabıydı.
Şinasi Develi Kent Edebiyat Ödülü 2023–2024 Seçici Kurulu’nda yer alması, 4 yıldır İçel Sanat Kulübü Rehber Aydın Şiir Ödülü Seçici Kurul Başkanlığı görevini sürdürmesi, onun edebiyata yalnızca yazıyla değil, vicdanla da bağlı olduğunun kanıtıdır.
Bugün halen İçel Sanat Kulübü Başkan Yardımcılığı görevini sürdüren Baha, aynı zamanda Nil RTV’de kültür-sanat programları sunmakta, yani sözü sadece yazmakla değil, paylaşmakla da yaşamaktadır.
Ve elbette, birlikte çıktığımız şiir sahneleri… Baha’yla birlikte nice şiir dinletisinde dizelerimizi paylaştık, sözcüklerle geceleri yüreklere kor gibi dokunduk. Ama o sadece okuyucu değil, dinletilerin mimarıydı. Hazırladığı metinler birer edebi kompozisyon, birer ruh düzeniydi adeta.
Ancak hayat, bazen sahnenin hemen öncesinde perdeyi bambaşka bir yerden aralar. Yaklaşık üç ay önce, Atatürk Kültür Merkezi’nde başlayacak bir şiir dinletisinden sadece birkaç dakika önce, bizim hastanemizin Mezitli Semt Polikliniği’nden gelen o telaşlı telefon…
Baha’nın kan değerleri endişe vericiydi. Telefonu bana uzattı – belki o an bir refleks, belki bilinçaltının güven arayışıydı… O an hemen harekete geçtik. Mersin Şehir Hastanesi’ne gittik. Yapılan tetkikler sonucu dört damarının tıkalı olduğu anlaşıldı. Konsey, Bypass kararı aldı.
Bu süreçte onun için en doğru hekimi bulmak için yola çıktım. Ve çok başarılı bir operasyonla, Baha yeniden nefes oldu bu kente… Yalnızca ailesine, sevenlerine değil; Mersin’in sanatına, kültürüne, şiirine de yeniden döndü.
Çünkü Baha, sadece bir birey değil; bir şehrin duygu belleğidir.
Onun sesi, artık sadece dizelerde değil, mikrofonlarda, sahnelerde, sayfalarda yankılanıyor. O, yalnızca kitaplar yayımlayan bir yayınevi sahibi değil, insana dokunan cümlelerin taşıyıcısıdır.
Bugün Damga Haber’in kurucularından biri olarak gazeteciliğe devam ediyor, gazeteci dostu Hakan Koçman ile birlikte 2024 yılında kurduğu Mersin Global Yayıncılık bünyesinde editörlük ve yayıncılık faaliyetlerini sürdürüyor. Kısa sürede 11 kitabın yayımlandığı bu yayınevi, Baha’nın edebi birikimini ve yayıncılık vizyonunu yansıtan bir merkez hâline gelmiştir.
Ayrıca, Baha uzun yıllardır İçel Sanat Kulübü’nün 233 sayı boyunca yayımlanan bülteninin editörlüğünü de üstlenmiş, bu alandaki emeğiyle kültür hayatına önemli katkılar sunmuştur.
Ve elbette, bu hikâyenin temelinde; sevgili eşi, ilham kaynağı, hayat arkadaşı Esra’ya duyduğu büyük aşk ve bağlılık, birlikte sevgiyle, özenle büyüttükleri çocuklarıyla kurdukları güçlü bağ vardır. Baha’nın kalemi kadar kalbi de evine adanmış bir gönül taşıyor.
Baha Sadık Akıner, yaşarken değer verilen, üretirken yürekle anılan, ve her zaman Mersin’in kültür aynasında ışıldayan bir isimdir.
İyi ki varsın Baha… Şehrin sana borcu var: Şiirle, emekle, kalple…
Dr. Ruhsar Uçar