Türkiye, onlarca yıldır özlemini çektiği barış ve huzur ortamına yaklaşmak için önemli bir eşikte. Devletin öncülüğünde başlatılan silah bırakma süreci, sadece güvenlik açısından değil, aynı zamanda demokrasi, adalet ve toplumsal uzlaşı adına da büyük anlam taşıyor. Fakat bu sürecin provokasyonlara açık, sabır ve şeffaflık gerektiren bir yolculuk olduğu açıkça ortada.
Bu atmosferde siyaset sahnesinde de dikkat çekici gelişmeler yaşanıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeme getirdiği AK Parti, CHP, MHP ve DEM Parti’nin dahil olabileceği geniş tabanlı bir “üçlü koalisyon” ihtimali, siyaset kulislerinde farklı hesapların yapılmasına neden oldu. Özellikle DEM Parti’nin %8 ila %10’luk oy potansiyeli, Cumhur İttifakı için yeni bir stratejik ortaklık anlamına gelebilir.
Ancak en dikkat çeken gelişmelerden biri, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik açılan davalar ve siyasi yasak tartışmaları. İmamoğlu’nun olası cumhurbaşkanlığı adaylığının önünü kesmek amacı taşıdığı öne sürülen bu hamleler, muhalefeti seçim sürecinde zayıflatma planının bir parçası mı? Bu sorunun cevabı kamuoyunda geniş yankı bulmaya devam ediyor.
Bir diğer dikkat çeken gelişme ise, muhalefetin alternatif adayları. Ekrem İmamoğlu’nun siyasi yasak tehdidi altında olduğu bir dönemde, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı Özgür Özel’in ismi öne çıkıyor. Ayrıca, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın da ismi giderek daha fazla gündeme geliyor.
Bir başka kritik gelişme ise, HDP eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın olası tahliyesi ve siyasi sahaya dönüş ihtimali. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ve devam eden yargı süreci ışığında Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığına aday olabileceği kulislerde yoğun biçimde konuşuluyor. Böyle bir senaryo, oyların bölünmesine ve seçimin ikinci tura kalmasına neden olabilir. Bu da Erdoğan’ın seçim stratejisi açısından ciddi bir avantaj sağlayabilir.
Tüm bu siyasi gelişmelerin gölgesinde kalan asıl gündem ise ekonomik kriz. Halkın cebindeki yangın büyüyor. Market raflarındaki fiyatlarla açıklanan enflasyon oranları birbirini tutmuyor. Asgari ücretlinin, emeklinin, işsizin yaşadığı geçim sıkıntısı her geçen gün derinleşiyor. Ancak siyasetin büyük bölümü, adaylık yarışına takılmış durumda. Oysa halkın temel beklentisi; geçim, istikrar ve çözüm.
Benim bu noktada söylemek istediğim çok net: Gerçek bir değişim, halkın sorunlarını duyan ve çözüm üreten siyasetle mümkündür. Barış, sadece silahların susması değil; adaletin ve refahın da toplumun her kesimine ulaşmasıdır.
Türkiye yeni bir dönemin eşiğinde. Bu yeni dönemin rotasını halk çizecek. Sandık, kimin gerçekten çözüm odaklı olduğunu gösterecek.
Takipte kalın. Ben sormaya ve yazmaya devam edeceğim.
– Emin Kan