Genel Cerrahi, Obezite ve Metabolizma Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Hidayet Çatal, Metabolik cerrahi ile diyabet tedavisini anlattı.

Uzun mesai saatleri, ekran başında geçirilen sürenin artması ve pandeminin getirdiği kısıtlamalar hareketsiz bir yaşam tarzına neden oluyor; bu durum obezite, hipertansiyon ve şeker hastalığını da tetikliyor. Torbalı Ayrancılar’da hizmet veren Özel Medifema Hastanesinin Genel Cerrahi, Obezite ve Metabolizma Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Hidayet Çatal, hareketsizlik ve dengesiz beslenmenin metabolik sendroma neden olduğunu belirtti. Günümüzde giderek artış gösteren metabolik sendrom hakkında bilgi veren Op. Dr. Hidayet Çatal, “Metabolik sendrom, obezite ile birlikte tip 2 diyabet (şeker hastalığı), hiper kolesterol (lipid yüksekliği) ve hipertansiyonu beraber barındıran bir hastalıklar grubudur. Metabolik cerrahi ise metabolik sendrom için yapılan bir ameliyat şeklidir. Kapalı laparoskopik yöntemle yapılan birkaç ameliyat türünü bir arada bulundurur. Burada vücut kitle indeksi (VKİ) önemli bir kriter olarak karşımıza çıkıyor. VKİ, kişinin kilosunun, boyunun karesine bölümüyle elde ediliyor. VKİ’si 35 ve üzerinde olanlarda gastrik bypass, mini gastrik bypass ve sadi-s gibi ameliyat yöntemleri yapılabiliyor. VKİ’si 35’in altında olan ve diyabeti, kolesterol, tansiyon yüksekliği bulunan hastalarda uyguladığımız yöntem ise ileal interpozisyon yöntemidir” diye konuştu.

Başarılı sonuçlar veriyor

Op. Dr. Hidayet Çatal, ileal interpozisyon yönteminin tip 2 diyabet bulunan kişilerde başarılı sonuçlar verdiğini dile getirdi. Op. Dr. Çatal, “Bu operasyon teknik olarak biraz daha zor aşamaları olan bir yöntem. Amaç, kişinin kilo vermesi değildir. Bağırsaklardaki inkretin denilen şekeri düşüren hormonu aktif hale getirdiği için etkili bir yöntem olarak bilinir. Diğer ameliyat yöntemleri gibi tüp mide şeklinde ameliyat yapılmıyor. Sadece midede fundus denen üst kısmında gherelin hormonu salgılayan bölüm çıkarılıyor ve duodenum dediğimiz bölge kesilip devre dışı bırakılıyor. Buradan salgılanan hormon da devre dışı kalıyor. İnce bağırsağın kalın bağırsağa yakın bölümü kesilip midenin çıkış kısmına getiriliyor. Burada bir bağırsak çıkarma söz konusu değil. Sadece yön değiştirme yapılıyor. Mideden aldığımız sindirilmemiş gıdalar ince bağırsakla ilk temas ettiğinde, ince bağırsaklardan salgılanan inkretin denilen şekeri düşürmeye yarayan hormonların aktif hale getirilmesini sağlamayı amaçlıyoruz. Ameliyat öncesi yapılan testlerle birlikte hastayı dahiliye, endokrin, psikiyatri uzmanları ve diyetisyen görüyor. Önce gerekli tedaviler yapılıyor. Eğer hala gerekiyorsa o zaman ameliyat yapıyoruz. Ameliyatın başarı şansı uzman hekim ellerinde yüzde 90’lara yakındır. Bu cerrahiyi olmak isteyenlerin tecrübeli hekimleri ve donanımlı hastaneleri tercih etmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

"Kapalı yöntemle hastalar kısa sürede iyileşiyor"

Kapalı laparoskopik yöntemin özellikle hastalarda iyileşme ve taburcu olma süresini kısalttığı için önemli avantaj sağladığını kaydeden Op. Dr. Hidayet Çatal, şunları söyledi: “Tip 2 diyabet hastaları genellikle obez oluyor. Bu hastalarda ameliyat izi ve kesi boyutunun küçük olması, hastanın iyileşme hızı ve taburcu olma süresini de kısaltıyor. Hasta ameliyatın ardından 3-4 gün hastanede yatıp taburcu oluyor. İlk önce diyetisyenin uyguladığı özel bir diyet programı uygulanıyor. Ameliyat sonrasında iyileşmenin sağlanabilmesi için ilk 15 gün ağırlıklı sıvı gıdalar, 15 gün sonra yarı katı ve katı gıdalar tüketiliyor. Sonrasında ise normal beslenmeye dönülebiliyor. Bu operasyonu geçirenlere günde ortalama 5-10 km arasında yürüyüş tavsiye ediyoruz. Metabolik sendrom ameliyatı sayesinde, şekerin yanı sıra tansiyon ve kolesterol seviyelerinde de düşme gözleniyor. Buna bağlı rahatsızlıklarda da azalmalar görülüyor.”