Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, “Kadına ve çocuğa yönelik şiddette eğitim yoluyla mücadelenin aslında en tabii mücadele olduğu ve işin kendi akışkanlığı içerisinde doğal bir yaklaşımı sergilediği de çok net. Milli Eğitim Bakanlığı olarak elbette, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve bu sürecinde sahici ve etkin bir şekilde yürütülebilmesi için mevcut unsurlar seferber edilmiştir” dedi.

Milli Eğitim Bakanı Selçuk, Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılması Komisyonu’na katıldı. Bakan Selçuk milletvekillerine sunum yaptı. Selçuk sözlerinin başında Anayasa’nın 42. Maddesinden örnek gösterdi. Bakan Selçuk, Anayasa 42’nci maddeye de özellikle eğitim öğretim açısından bakıldığında, orada da tabii ki çok temel vurgular olduğunu belirterek, “Özellikle kız çocuklarının eğitimi hususunda ortaya konulan sarih ifadeler bir şekilde bize yol gösterici bir nitelik taşıyor ve kız çocuklarının okullaşma oranıyla ilgili ortaya konulan gelişme de zaten bu konudaki dirayeti, arzuyu, isteği gösteriyor. Bu çerçevede baktığımızda, Anayasa’nın ilgili maddelerinin bizim bundan sonraki tüm süreçlerde. Kanuni süreçler yüce Meclisimizin yetkisindedir ve bu süreçler çerçevesinde de esasen uygulamalarda karşılaşılan durumlara ilişkin olarak ortaya çıkan tabloları da elbette ayrıca değerlendirmek gerekir” ifadelerini kullandı.

BAKAN SELÇUK ŞÖYLE KONUŞTU:

“Kadın haklarının geniş bir toplumsal düzlemde, derinden kavranması, bu hakların gerekliliğinin bireysel düzeyde bir zihniyet dönüşümüne, bir paradigmal dönüşüme hizmet edecek şekilde kendi mecrasını bulması son derece kritik ve sadece ülkemizdeki çalışmalar ışığında değil, uluslararası çalışmaların da bu konuda ortaya koyduğu veriler gerçekten gün geçtikçe billurlaşıyor, berraklaşıyor. Bunları da dikkate alarak eleştirel bir yaklaşımı asla elden bırakmadan böyle bir çerçeveyi beslemekte yarar var diye düşünüyoruz. Elbette birçok bilimsel alan, hukuk gibi, antropoloji gibi, sosyoloji gibi, psikoloji gibi, ekonomi, kültür, sanat, din gibi birçok kültür ve disiplin alanları bu konularda bizim için ciddi bir yol haritası sunuyor ve bizim, özde insan olmakla ilgili mükellefiyetimizin ortaya koyduğu tablo, bir şekilde kadın hakları konusunda da zaten doğal bir sonucu ortaya koyuyor. Kadına yönelik şiddeti sadece Türkiye’de değil, tabii, dünyada da mevcudiyetini sürdüren temel bir sorun ve çözümü konusunda da acilin çok ötesinde ele almamız gereken bir mesele diye görüyoruz ve aile içinde yetişen çocukların topluma katılma süreci, çocuğun sosyalleşme süreci, çocuğun karşılaştığı rol modellerin bize gösterdiği hususiyetler, bunların hepsi aileyi de bir şekilde öne çıkarıyor. Sağlıklı aile ortamı içinde büyüyen çocuklarımızda şiddet davranışlarının gözlemlenmiyor olması ve oralarda daha sağlıklı çocukların yetişiyor olması da elbette bize çözüm anlamında bir ışık tutuyor.”

Bir çocuğun aileden ve okuldan etkilendiğini kaydeden Selçuk, “Bu etkinin önemi eğitim sürecinde öğretmenlerin davranışları, okul içindeki akran değerlendirmeleri ve davranışları bakımından da ayrı bir önem kazanıyor. Kadına ve çocuğa yönelik şiddette eğitim yoluyla mücadelenin aslında en tabii mücadele olduğu ve işin kendi akışkanlığı içerisinde doğal bir yaklaşımı sergilediği de çok net. Milli Eğitim Bakanlığı olarak elbette, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve bu sürecinde sahici ve etkin bir şekilde yürütülebilmesi için mevcut unsurlar seferber edilmiştir. Bu konuda bütün kamu kurum, kuruluşları, özel sektörle, üçüncü sektörle, akademi dünyasıyla, bilim insanlarıyla, medyayla çok farklı projelerde, etkinliklerde buluşup bunların neticelerinin etki analizlerini yapıp bu kadar çalışma ortaya koyuyoruz, bu kadar yayın ortaya koyuyoruz, bu kadar toplantı yapıyoruz” değerlendirmesini yaptı.

Kız çocuklarının yetişmesinin önemine de değinen Bakan Selçuk, “Eğitim alanı içerisinde elbette kız çocuklarının yetişmesi, insan olarak bütün çocuklarımızın yetişmesi bakımından ayrı bir kritik değer taşıyor çünkü kız çocuklarımızın toplumsal algı bağlamında algılanması, onlardan beklentilerin ne olduğu, kızlarla ilgili eğitim talebinin ne olduğu, kız çocuklarının eğitim görmesinin anlam ve önemi bütün bunların bir sosyoloji içerisinde, bir antropolojik bağlam içerisinde gerçekleştiğini görüyoruz ve bunu vazgeçilmez bir değer olarak Türkiye’nin vizyonu olarak görüyoruz. On Birinci Kalkınma Planı’nda da zaten ortaya konulan eğitimsel yaklaşım, adalete vurgu daha güçlü, müreffeh bir Türkiye için bu meselenin önemli olduğu konusu da eğitim çerçevesinde güçlü bir şekilde yer alıyor. Geleceğin dünyasında daha mutlu, müreffeh, doğaya saygılı bir şekilde bir dünya ortaya koymak için eğitimin önemi gerçekten yadsınamaz ve kadınlarımız bu konuda hem biçimlendirici hem yol gösterici hem de gerçekten eğitimle alakası bakımından kadının dokunuşunun çok daha farklı, çok daha gerçekçi olduğunu da görme imkanına sahibiz. Kadına yönelik şiddet konusunda mücadelenin sadece toplumsal olmadığı, hukuki olmadığı, bir şekilde kurumsal olmadığını aslında bireysel olduğunu ve küçük gruplar üzerindeki oluşumların bunda daha fazla etkili olduğunu da fark ediyoruz” şeklinde konuştu.

(Ahmet Umur Öztürk/İHA)