Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Rektör Prof. Dr. Kazım Uysal, Prof. Dr. Saffet Köse ve Mustafa Özdemir’in konuşmacı olarak katıldığı “Aile ve Medeniyet” paneline ev sahipliği yaptı.

İslami İlimler Fakültesinin Konferans Salonu’nda düzenlenen panele Rektör Kazım Uysal, İslami İlimler Fakültesi Dekanı Ali Çelik, Eğitim Fakültesi Dekanı İrfan Terzi, Mehir Vakfı Başkanı Mustafa Özdemir ile öğrenciler katıldı. İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Rektörü Saffet Köse ise çevrim içi bağlantı ile toplantıya katılım gösterdi.

Toplantıda konuşan İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Rektörü Saffet Köse, ailenin Hz. Adem ve Havva ile başlayan ve kıyamete kadar sürecek olan en temel kurum olduğunu söyledi.

Saffet Köse,” Aile toplumun örgütlenme modeli olarak görüldüğü için sosyolojik olarak aile ile devlet birbiri üzerine tanımlanmıştır. Aile, kendi içinde küçük bir devlettir. Devlet te o milletin büyük ailesidir. Baktığınızda aile ve devletin özelliklerinin çok benzediğini görürsünüz. Devlet ve aile iç içe geçmiş vaziyettedir ve devletin ve toplumun yapı taşları aileden oluşur. Bu sebeple bir aile bozulduğunda o devletten, o milletten, o toplumdan bir yapı taşı kopmuş demektir. Bu, en ciddi sorunlardan bir tanesidir. Çünkü ailenin bozulması demek sadece eşlerin ayrılması demek değildir. Aile bozulduğunda orada bir yapının çökmesi söz konusudur” dedi.

“Bir toplumun temeli, esası ailedir ”

Rektör Kazım Uysal ise “Bir toplumun temeli, esası ailedir” diyerek başladığı konuşmasında, “ Ben, toplumda aileyi canlıda hücreye benzetirim, nasıl ki canlıda hücre en temel yapı taşıdır. Hücre hastalanırsa ve ölürse canlı ölür. Hücre kanserleşirse doku ve organa sirayet eder ve canlıyı öldürür. Bunun gibi bir toplumda aile bozulursa o toplum ve o millet hasta olur ve biter. Tarihte bunun örnekleri çoktur. Osmanlı güçlü olmuşsa, Selçuklu güçlü olmuşsa bir asrısaadet görülmüşse bunun temeli ailedir. Bunu çok iyi anlayan Batı felsefesine mensup sosyologlar, psikologlar, toplum mühendisleri öncelikle milletimizin aile müessesine hücum etmişlerdir, etmeye de devam ediyorlar. Bu konuda uyanık olmak lazım. Aileyi tahrip etmek için var güçleriyle uğraşıyorlar. Aile, adeta saatin zembereği gibidir. Bir toplumda saatin zembereği neyse toplumda aile odur. Aile biterse toplum da biter. Ailenin sürekli beslenmesi ve diri tutulması gerekir. Aile diriyse toplum diridir. Aile sağlıklıysa tolum da sağlıklıdır” dedi.

“Kadının sadece fiziki güzelliğine kıymet vermek de kadına şiddettir”

Rektör Uysal,” Kadına şiddeti yalnızca fiziksel şiddet ya da öldürme olarak ele alamayız. Kadına ve erkeğe aynı yükleri yüklemek de kadına şiddetin başka bir boyutudur. Kadın - erkek eşittir dedikten sonra her iki cinse de aralarındaki farklılıkları gözetmeden iş hayatında eşit yükleri yüklerseniz, ardından kadına bir de evin, çocukların işlerini yüklerseniz bu da kadına şiddettir. Bizim felsefemizde kadın - erkek eşit değil, birbirinin tamamlayıcısıdır. Kadının ya da erkeğin diğerine üstünlüğü de söz konusu değildir. Erkek, erkektir. Kadın, kadındır. Erkek kadınsılaştırıldıkça, kadın da erkeksileştirildikçe fıtrattan uzaklaşır. Her ikisi de aslını kaybeder. Fıtrata muhalefet etmemek lazım. Bizim medeniyetimizin kadın ve erkeğe bakışı akla ve fıtrata uygundur. Kadını bir ticari bir meta olarak kullanmak da kadına şiddettir ve zulümdür. Bizim medeniyetimizde kadın teşhir edilmez, sokağa atılmaz. Çünkü kadın çok kıymetlidir. Ancak Batı’nın sefil medeniyeti kadını meta olarak kullanmaktadır. Bizim medeniyetimiz cenneti kadının ayakları altına atıyor. Peygamberimiz “Sizin en hayırlınız, eşine en hayırlı olandır” buyuruyor. Kadının cinselliğini, fiziki güzelliğini öne çıkarmak da kadına şiddettir. Fiziki güzellik geçicidir. Bugün vardır, yarın yoktur. Önemli olan ahlakın güzelliğidir. Önemli olan kadının kadın olması, ana olmasıdır. Evliliklerin temelleri para, güzellik, asalet gibi geçici şeylerin üzerine temellendikçe boşanmalar da artıyor. Geçici olan hususları esas alıp aileyi onlar üstüne bina etmek başta kadına zulümdür ve şiddettir. Çünkü bunlar geçince kadın bir köşeye atılıyor. Bu, kadına şiddet, kadını itibarsızlaştırmak değil midir? Aile, ulvi değerler üstüne kurulursa mesela ahlak güzelliği veya insani değerler esası üstüne kurulursa bunlar bitmez ve geçmez. Eşler yaşlandıkça da devam eder. Birliktelikler bitmez ve gün geçtikçe daha da artar. Özellikle bizim medeniyetimizdeki gibi eşler birbirlerini ebedi hayatta da yani ahiret hayatında da hayat arkadaşı olarak görürse eşler birbirlerine bu duygulara uygun davranır. Ebedi arkadaşlığın hatırı için fedakârlık yapar. Samimi duygularla birbirlerine davranırlar. Küçük hatalar görülmez ve af edilir” dedi.

“Aile kurumunu sağlam tutmak kadim medeniyetimize sahip çıkmaktan geçiyor”

Uysal,” Avrupa’nın sefil medeniyeti kadının en güçlü duygusu olan anneliği elinden almaya çalışıyor. Nikâhı önemsiz görüyor, evliliği itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Nikâh ve aile kurmadaki amaç neslin devamıdır. Nesillerin sağlıklı devamı ise milletin bekasını sağlar. Bu nedenle evlilik kurumunu sarsmak isteyenler aslında milletleri yok etmek isteyenlerdir. Aile hayatında sevilmek isteyen öncelikle kendisi sevmelidir. Eşinden vefa isteyenler önce kendisi vefa göstermelidir. Ailede hüsnüzan mümkünse kesinlikle suizan etmemelidir. Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından zevk alır. Güzel bakmayı bilemezseniz hayattan keyif alamazsınız. Duygu ve düşünceler vücudumuzu ve vücut kimyamızı değiştirir. Duygu ve düşünceler bizi etkilediği gibi eşimizi ve diğer insanları da etkiler. Biyolojide yalancı gebelik denen olay ve ayna nöronlar insan duygu ve düşüncelerinin hem kendisini hem de başkasını etkilediğine en iyi örnektir” diye konuştu.

“Allah cenneti kadına bağlamıştır”

Daha sonra söz alan Mehir Vakfı Başkanı Mustafa Özdemir,” 1995 yılında Mehir Vakfını eşim için kurdum. Eşini dava arkadaşı yapamayanların dünyada başarılı olduğunu göremedim. Bir zafer bile elde etse 1 ile 3 yıl arasında o zaferi kaybeder. Eşi yanında olmayanın mutlu olma imkanı yok. Mutlu olmayan dindar olamaz diye düşünüyorum. Ben, eşimi çok seviyorum, onun hatırına kızlarımı seviyorum, kızlarımın hatırına da torunlarımı seviyorum. Çünkü Allah cennet cehennemi kadına bağlamış. Bir erkek karısını sevmiyorsa dini eksiktir. Çünkü beyninin büyük bir bölümü helal olmayan şeylere çalışır. Yaratılırken babayı anneyi kardeşi seçme hakkını Allah bize vermemiş. Bir seçim hakkımız var, onu düzgün yaparsak dünyada cenneti yaşarız” diye konuştu.