İstanbul Teknik Üniversitesi Deprem Mühendisliği ve Afet Yönetim Enstitüsü’nden Dr. Öğr. Üyesi Fatih Sütçü, 17 Ağustos 1999 Kocaeli Depremi’nden sonra devletin denetim meselesine ağırlık verdiğini ve üniversitelerin deprem konusundaki çalışmalarını başarılı bulduğunu belirtti.

Deprem konusunda çalışmalar yapan Fatih Sütcü, vatandaşların depreme karşı daha bilinçli olması konusunda uyardı. Sütcü, ”Her mal sahibinin ayrı ayrı binalarında sorumlulukları olan iyileştirmeleri yapmaları ve altyapının devlet ve yerel yönetimler tarafından iyileştirilmesi halinde İstanbul veya tüm deprem bölgelerindeki iller depremi en az zararla atlatılabilir. Kentsel dönüşüm gibi imkânlarla zayıf ve güvensiz bina sayısı azaltılıyor” dedi.

“Kalitesiz ve güvensiz uygulamaların açıklaması olamaz”

Türkiye’nin, depreme karşı hazırlıklar konusunda yönetmelik ve eğitim gibi çalışmalar yaptığını fakat en önemli etkenin de ekonomi olduğunu vurgulayan Fatih Sütcü, “Ortalama bir insan, muhtemelen çalışma hayatı boyunca kazandığı paranın en az yüzde 50’sini alacağı konut için harcar. Bu basitçe inşaat sektörünün büyüklüğünü gösterir. Fabrikaları, ofisleri ve devlet yapılarını saymıyorum bile. Bu kadar büyük bir sektörde maliyet çok belirleyici oluyor. Kullanılan betonarme çeliğinin çok küçük miktarda azaltılması veya uygulamayı hızlandırma amacıyla bazı detayların özensiz yapılması maliyetlerde büyük avantajlar sağlayabilir. Hem maliyetten avantaj sağlamak için yapılacak suiistimallerin hem de kalifiye olmayan işçilik sorunlarının önüne geçmek için denetim gerekir” dedi.

“1999 depreminden beri çalışmalar aralıksız devam ediyor”

Binaların dayanıklı olmasının, depremin zararsız atlatılacağı anlamına gelmediğini belirten Sütcü, devletin ve üniversitelerin, depreme hazırlık konusunda kapsamlı çalışmalar yaptığını ifade etti. Ayrıca devletin yaptığı çalışmalara kısaca değinen Sütcü, “Yeni binalar konusunda kâğıt üzerinde her şey usulüne uygun ilerliyor. Uygulama konusunda ve mevcut yapı stokunda bazı sorunlar var. Zamanında eski yönetmeliklere göre ve kalitesiz malzemeyle yapılan binaları sayısı oldukça fazla. Kentsel dönüşüm gibi imkânlarla bunların sayısı azaltılıyor ama güçlendirmeler son derece yetersiz gözüküyor. Mevcut binanın sahibi, kaderci bir anlayışla, binasını Allaha emanet ediyorsa bu durum mühendislik yaklaşımından önce kendi inancıyla çelişir. Ben işin bu kısmıyla ilgilenmiyorum tabi. Ama devlet özel binaların sahiplerini binalarını depreme hazırlama konusunda zorlayamaz. Ancak teşvik edebilir. Devlet mevcut kamu binalarını depreme karşı güçlendirmelidir ve zaten bu konuda çalışmalar 1999 yılından beri aralıksız devam ediyor” diye vurguladı.

“Önce tedbir, sonra tevekkül"

Vatandaşların “deprem” konusundaki farkındalığından ve ivedilikle bilinçlenmesi gerekliliğinden bahseden Dr. Öğr. Üyesi Fatih Sütcü, açıklamasını şöyle sürdürdü;

“Toplumda, kadercilik ve tevekkül var. Konu doğal afetler olunca, tedbir alınmayınca bu yaklaşımlar olumsuz sonuçlanıyor. Hâlbuki modern ve ilahi öğretilerin tamamında "önce tedbir, sonra tevekkül" vardır. Doğal afetler ve sonuçları hakkında eğitim, ilköğretimden itibaren verilmelidir. Japonya’da bu böyle yapılıyor. Günübirlik deprem olan Japonya’da, küçük çocuklar bile deprem sırasında refleks ile üstlerine bir şey düşmeyecek şekilde bir kenara çekilip, başlarını koruyorlar. Tabi burada binalara güvenmek esastır. Binanıza güvenmezseniz hayatta kalma içgüdüsüyle binadan ne pahasına olursa olsun kaçmaya çalışırsınız. Depremin bir diğer eğitimi ise yine depremin kendisidir. Deprem yaşanan şehirlerde insanlar, birkaç nesil bu bilinçle yaşarlar. Ama maalesef toplum hafızası 2-3 nesil sonra kaybolur ve aynı bölgede yine deprem yokmuş gibi bir yaşam başlar. Bu bilincin devamlılığı sürekli eğitim ve devletin aldığı tedbirlerle sağlanabilir. Ülkemizde bu bilinç, devletimizin aldığı tedbirlerle, üniversitelerin yetiştirdiği mühendislerle, yapılan araştırmalarla ve özel kuruluşların girişimleriyle artıyor. Her vatandaş otomobilinin bakımına özen gösterdiği kadar yaşadığı ve çalıştığı binaya özen gösterirse muhtemel bir deprem en az zararla atlatılabilir” diyerek sözlerini tamamladı.