Kapadokya’ya özgü sembollerle eserler üreten Resim Sanatçısı Hatice Abalı, bölgeye olan sevgisini taşlara resmetti.

Kapadokya’ya özgü sembollerle eserler üreten resim sanatçısı Hatice Abalı’nın ’Kapadokya’nın Perileri 2021’ adını verdiği 6. kişisel illüstrasyon sergisi, Nevşehir’in Uçhisar Kasabası’nda Argos in Capadocia da bulunan müze salonunda kapılarını sanatseverlere kapılarını açtı. Kapadokya’nın tarihi coğrafyasından ilham alan sanatçı Abalı, eserlerinde yıllarca antika pazarlarından topladığı Osmanlıca dergi kupürlerini, bölgeye özgü taşların üzerine çocukluğunda duyduğu, gördüğü ve hayal ettiği döngüyü bir etkileşim içine girerek aktarıyor. Serginin çok etkileyici olduğunu belirten sanatsever İbrahim Doğan Takavut, "Serginin en etkileyici yanı, bu bölgenin hikayelerinden türeyen, bu bölgenin taşından türeyen, o taşın üzerinde resmedilen bir hikâyenin olması. Eserlere baktığınızda her bir taşın bir hikayesi var. Onu fark edebiliyorsunuz. Taşın bir hareketi var, bir dokusu var, birde üzerine sanatçının buradaki hikayeyi yorumlaması var. Bunların bir araya gelmesi çok hoş bir çalışma olmuş” dedi.

Bölgede turist rehberliği yapan Aykut Babadoğan da, "Hatice hanımın sahip olduğu sergideki eserler oldukça etkili. Onun hayal gücünden çıkan, kendi kurguladığı hikayeleri resme döktüğünü görüyoruz. Periler üzerine kurguladığı eserler çok orijinal. Bölgye ait kaya ile bütünleştirdiği çizimler gerçekten çok güzel. Sanatçı sergide bölgeyi temsil eden güzel atlar, balonlar, günün her devinimde ışık ve gölge oyunlarına sahne olan vadi, peribacalarına dayanan merdiven ve güvercin gibi figürleri akrilik suluboya ve kahve teknikleri ile yorumluyor" diye konuştu.

"Yaptığı çalışmaları taş üzerine resmediyorum"

Resim Sanatçısı Hatice Abalı da, "Çalışmalarımı illüstrasyon üzerine devam ediyorum. Uluslararası ve Türkiye’de birçok sergide bulundum. Yaptığım çalışmaları taş üzerine resmediyorum. Özellikle geçmişten bugüne gelene kadar bir yaşanmışlığı olması sebebiyle enerjisi çok güzel ve etkileyici. Bu taşlarımız aynı zamanda oniks taşı olarak biliniyor. Bu taşlar yüzyıllar içerisinde, farklı minarelerle beraber günümüze kadar ulaşıyor. Doku olarak, renk olarak, sergide bulunan taşların hepsi birbirinden farklı. Süreç içerisinde antikacılardan toparladığım kupürleri, kullandığım malzeme ve materyallerle bu güne taşımak istedim. Taş yaşanmış ve geçmişten gelen bir ürün. Bu kupürler dönem itibariyle, kadınlara yönelik, haberler, magazin haberleri ve unutulmaya yüz tutmuş, pazarlarda yerlerde satılan dergilerdendi. Bunları biriktiriyordum. Fakat çalışırken sadece bu güne taşıma ve ritim olarak resme taşıma ihtiyacı duydum. Derdimi, duygularımı düşüncelerimi illüstrasyonla anlatıyorum. Bölge çok zengin bir bölge. Küçüklüğümden beri gördüğüm, duyduğum ve anlatılan efsaneler şu anki resimlerimin konusu oldu” şeklinde konuştu.

İlk resmini ilkokulda çizdiğini söyleyen Abalı, "Çok ilginç bir süreçti. Çalışmamı öğretmenim resim yarışmasına gönderdi. O resmi ben yaparken hiç beğenmediğini söyledi. Gök yüzünün neden mor olduğunu sormuştu. Bende moru çok seviyorum demiştim. Hatta azar bile işitmiştim bu yüzden. Fakat o resimle birinci olmuştum. İlkokuldan beri resim yapıyorum. İlk olarak taş üzerine o yıl taş üzerine bir deney yapmıştım. O süreçte taşın enerjisini çok beğendiğim için taş üzerinde ilerlemeye karar verdim. Kapadokyalıyım, Uçhisarlıyım. Yaşadığım bölgeye aşığım. Aşkımı taşlara yansıttım" ifadelerini kullandı.