Bir sabah uyanıyorsunuz... Ekranda bir haber:
"Sahte psikolog, aslında halı yıkamacı çıktı."
Şaka değil.
Danışan kabul eden, seans ücreti alan, ruh sağlığı üzerine "eğitimler" veren bir adam...
Sonra ortaya çıkıyor: Adamın mesleği halı yıkamacı.
"Yere düşen halıyı kaldırabilirim ama insanı kaldıramam" demiyor.
İşte bu ülkede birileri sırf diploma basmayı iş edinmiş, birileri de bu sahte unvanlarla milletin hayatını kurcalamış.
Ve liste burada bitmiyor…
"Abdülhamit’in torunuyum" diyerek üniversitelerde tarih anlatan kişi sahte çıktı.
Üstelik tarihçi değil, tarih olmuş bir kariyer hikâyesi uydurmuş kendisine. Diploması sahte, iddiası büyük, üslubu gösterişli… Ama gerçekte hiçbir şey değil.
Hakim, savcı, avukat olmuş insanlar da var sahte diplomalarla.
Adalet terazisinin başına oturmuş biri, diplomasını matbaada bastırmış!
Ne kadar ironik değil mi?
Sahte belgeyle, gerçek insanların kaderine karar vermek...
Masum bir insanın suçlu, suçlunun masum sayıldığı bir yargı düzeni…
Çünkü diploma yok ama cübbe var.
Vicdan yok ama yetki var.
Bu Ülke Gerçeklerin Değil, Sahte Belgelerin Peşinden Gidiyor
Bu ülke ne yazık ki:
• Gerçek doktorların intihar ettiği, sahte doktorların kariyer yaptığı bir ülke.
• Gerçek öğretmenlerin atanamadığı, sahte öğretmenlerin sınıf yönetip maaş aldığı bir ülke.
• Gerçek öğrencilerin açlıkla mücadele ettiği, sahte mezunların evlerinden çıkmadan kadro aldığı bir ülke.
Son 10 yılda atanamayan 300 öğretmen intihar etti.
Evet, yanlış okumadınız: ÜÇ YÜZ.
Onlarca yıl okumuş, KPSS'ye hazırlanmış, ailesinin son lokmasıyla büyümüş çocuklardı onlar.
Ama ne kadro vardı ne de torpil.
Ve onlar bu sessizliğin içinde yavaşça yok oldular.
Anne Babalar Etek Silerken Diploma Sahtekârları Koltuk Kapmış
Hatırlıyor musunuz o sahneyi?
Sabahın köründe yevmiyeye giden bir baba,
Akşam yemeğinde kendi yemeğini yarıya bölüp çocuğunun tabağını dolduran bir anne…
Birlikte okuduk:
"İyi bir okul kazanırsan kurtulursun bu hayattan oğlum."
"Okuyacaksın kızım, bir mesleğin olacak."
Peki sonra ne oldu?
Gerçekten sınav kazanan, kütüphanelerde sabahlayan o çocuklar yurt bulamadı.
Ev tutmak istediğinde öğrenciye ev vermeyen ev sahiplerine takıldı.
Ya da kiralar zaten bir ailenin tüm geliriydi.
Bazısı ailesine yük olmamak için geri döndü.
Bazısı tuvalet temizleyerek, garsonluk yaparak okulunu bitirmeye çalıştı.
Ama aynı yıllarda, birileri evinde çay içerken 5000 dolara diploma aldı.
Ve o diplomayla müdür oldu, doçent oldu, doktor oldu…
İnternetten Diploma, Devletten Unvan
Bugün sahte diploma düzenleyen özel organizasyonlar var.
Google’a yaz, buluyorsun:
• Tıp diploması: 10.000 TL
• Psikoloji diploması: 8.500 TL
• Doçentlik Belgesi: 12.000 TL
• Yüksek Lisans: 7.000 TL
Hepsi var!
Üstelik referansla gelenlere indirim de yapıyorlar.
Sonra bu "mezunlar" devlet kurumlarına başvuruyor.
Ve bir şekilde sistem onları içeri alıyor.
KPSS’siz alım mı? Var.
Mülakat torpili mi? O da var.
Denklik denetimi? Geç onu.
Bu Sadece Sahtekarlık Değil, Bir Suç Ortaklığıdır
Bu durumu görüp de sessiz kalan herkes, bu suça ortaktır.
Çünkü bu sadece bir belge meselesi değil:
Bir ülkenin geleceğine yapılan ihanettir.
Bir ülkenin çocukları diploma için canını verirken,
Bazıları kanunsuzlukla makam elde ediyorsa,
O ülkenin vicdanı körelmiş demektir.
Ve Şimdi Soralım:
Evladını dershaneye gönderemediği için kendi kendine çalışarak tıp kazanan o gencin emeği ne olacak?
Her sabah çöpten kağıt toplayıp öğleden sonra okuluna koşan lise öğrencisiyle, 5000 TL verip üniversite diploması alanı aynı kefeye mi koyacağız?
Geceleri hastanede sabahlayan asistan doktorun yerine, sahte belgelerle atanan biri sağlık dağıtabilir mi?
Sahte Diplomalıların Ülkesi Değil, Gerçek Emekçilerin Ülkesi Olmalıyız
Bu sadece bir eğitim sorunu değil…
Bu ahlaki bir çöküştür.
Vicdanlarımızın çürütülmesidir.
Gençlerin hayallerini silecek bir salgındır bu.
O yüzden yüksek sesle söylemeliyiz:
Bu ülke, emeğin ülkesidir.
Bu ülke, gece sabahlayan öğrencilerin, canla başla çalışan doktorların, köy köy gezen öğretmenlerin ülkesidir.
Sahte diplomalıların değil.
Çünkü biz, hak eden insanların ülkesi olmak istiy