MHP Lideri Devlet Bahçeli, “ Barış, huzur ve istikrarın kökleşmesi için diplomasi ve diyaloğun tek çıkar yol olduğuna inanıyoruz. İtidalli, ihtiyatlı, sağduyulu ve soğukkanlı politikalar her ülkenin çıkarınadır. Ukrayna’nın siyasi ve toprak bütünlüğüne mutlaka saygı duyulmalıdır. Rusya’nın bu konudaki sorumluluğu ziyadesiyle fazladır” dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu.

Şiddet, vahşet ve kaba güç gösterisinin genel olarak psikolojik tükenmişlik yaşayan aciz ve kompleksli insanların harcı olduğunu söyleyen Bahçeli, sorunların konuşarak değil de kavgayla, hatta kan dökerek çözüme kavuşacağını zannedenlerin derin bir yanılgı ve yanlışın pençesinde olduğunu kaydetti.

Şiddetin aklın dağılması, vicdanın duyarsızlaşması ve kalbin durağanlaşması olduğunu ifade eden Bahçeli,” Şiddetin olduğu yerde hayır yoktur, huzur yoktur, hulus yoktur. Özellikle kadınlarımızı, kızlarımızı, çocuklarımızı, masum insanlarımızı hedef alan saldırı ve şiddet dalgası herkesin, hepimizin ortak şikayet konusudur. Bu dalganın kırılması, bu dalganın göğüslenmesi insanlık onuruna karşı en büyük hizmet ve görevdir. Geçen hafta maalesef yaşı henüz 16 olan bir kız çocuğumuz hunhar bir cinayetle hayattan koparılmıştır. İnternetten tanıştığı katil ile önce nişanlanıp sonra da ayrılan Sıla isimli kızımız ilerleyen süreçte teferruatla anlatmaya dilimizin varmadığı vahşet dolu bir saldırganlık türüyle katledilmiştir” dedi.

“Kadınlarımızı hedef alan şiddeti bütün gücümle lanetliyorum”

Şiddetin önüne geçilmesi gerektiğini, şiddete tolerans gösterilmemesi gerektiğini ifade eden Bahçeli,” Kadınlarımıza, kızlarımıza, çocuklarımıza kast eden, yumruk atan, kurşun sıkan, bıçak sallayan alçakları en ağır şekilde cezalandırmak adalet ve hukukun temel görevi, hepimizin takibini yapması gereken başlıca konudur. Şiddete tolerans gösterilemez, iyi niyet hali uygulanamaz, pişmanlık hükümleri tatbik edilemez. Aksi olursa şiddet teşvik edilmekle kalmayacak, bir bakıma ödüllendirilmiş olacaktır. Kadına yönelik saldırılar maneviyat ve medeniyet ilkelerimizin çiğnenmesi, haklı yere övündüğümüz değerlerin gölgelenmesi demektir. Kadınlarımızı hedef alan şiddeti bütün gücümle lanetliyorum” ifadelerini kullandı.

“Kim bizi yutmaya kalkarsa boğazına dururuz, hepsinin birden nefesini keseriz, bununla da kalmayız cüretkar hezeyanlarını çok ağır şekilde ödetiriz” diyen Bahçeli,” Bilmeyen varsa hatırlatayım, kabulde zorluk çeken varsa açıkça ifade edeyim, bizim adımız Türk milletidir. Biz medeniyetlere beşiklik, milletlere bilirkişilik yapan bir yönetim kudretinin, bir tarih kuvvetinin, bir kültür kucaklaşmasının varisiyiz, büyük bir ecdadın bugünkü ahfadıyız. Türk’ün damarına basanlar, vatanına göz koyanlar, varlığına silah doğrultanlar, bağımsızlığıyla oynayanlar doğduklarına pişman edilmişler, layık oldukları hezimetle tanışmışlardır” dedi.

Rusya ile Ukrayna arasında devam eden yüksek gerilimin günbegün boyut değiştirmekte olduğunu belirten Bahçeli, başını ABD’nin çektiği bazı ülkelerle bir kısım batı medyasının devamlı surette savaşın her an çıkabileceğini iddia ettiklerini söyledi. Bahçeli, “Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson, Rusya’nın İkinci Dünya Savaşı’nda bu yana, Avrupa’daki en büyük savaşa hazırlandığına yönelik ellerinde istihbarat olduğunu açıklamıştır. Kiev’in kuşatılarak bir işgale hazırlık yapıldığını da iddia etmiştir. ABD Başkanı ise Birleşik Krallık Başbakan’ıyla eşzamanlı şekilde, Putin’in doğrudan Kiev’i hedef alacağını, önümüzdeki günlerde Rusya’nın Ukrayna’ya saldıracağını ileri sürmüştür.

Putin, geçen hafta Ukrayna sınırından askerlerinin çekileceğini söylese de, ABD Dışişleri Bakanı asker çekilmediğini, bilakis kritik askeri unsurların sınıra doğru sevk edildiğini açıklamıştır. Müteakiben NATO, çekilme için yeterli kanıt olmadığını vurgulamıştır. Hem ABD hem de Rusya şu andaki statüko çerçevesinde söylersek, barış ve istikrara hizmetten ne yazık ki uzaklara savrulmuşlardır. Rusya’yla güvenlik konularında müzakereye açığız diyen Biden, bir yönüyle Ukrayna’nın egemenlik haklarını da zedelemiştir. Bizim bildiğimiz, Ukrayna’nın vesayet altında olmadığı, iradesini yabancı başkentlere devretmediğidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Rusya-Ukrayna arasında muhtemel bir savaşı kesinlikle doğru bulmuyor, bu cinayet teşebbüsüne hiç kimsenin ortak olmamasını temenni ediyoruz. Barış, huzur ve istikrarın kökleşmesi için diplomasi ve diyaloğun tek çıkar yol olduğuna inanıyoruz.

Savaş yanlıştır, insanlığın kaybetmesidir. Ayrıca savaş çığırtkanlığı yapan, savaş çıktı çıkıyor yaygarası koparan ülkelerin asla iyi niyetli olmadığı kanaatindeyiz.

İtidalli, ihtiyatlı, sağduyulu ve soğukkanlı politikalar her ülkenin çıkarınadır. Ukrayna’nın siyasi ve toprak bütünlüğüne mutlaka saygı duyulmalıdır. Rusya’nın bu konudaki sorumluluğu ziyadesiyle fazladır. Son bilgiler dahilinde, Rusya-Ukrayna krizinde tarafların diplomatik çözüm konusunda uzlaştığının telaffuz edilmesi iyimserliğimizi ve umudumuzu her risk ve tehdide rağmen tazelemiştir” açıklamasında bulundu.

Rusya ile Ukrayna arasında kıvılcımı tutuşturulan bir çatışma ve savaş halinin bölgesel ve küresel çapta büyük sarsıntılara, yol açacağına dikkat çeken Bahçeli,” ABD ile Rusya’nın bu savaş ihtimali üzerinden nüfuz alanlarını genişletme arayışları, birbirlerinin gücünü tartma stratejileri, tehdit altındaki ülkelere daha da yerleşme siyasetleri adil, adalet, ahlak ve hakkaniyet ölçüleriyle bütünüyle terstir” dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na tepki gösteren Bahçeli; ”Dünya Rusya-Ukrayna arasındaki cepheleşmeye kilitlenmişken, Münih Güvenlik Konferansı’na katılanlar arasındaki bir isim de gözümüze çarpmıştır.

Türkiye’yi temsilen Milli Savunma Bakanımız bu Konferans’a katılmışken, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın da Münih’e gitmesi dikkat çekmiştir.

Belediyenin işleri bitti de sırayı Münih Güvenlik Konferansı mı aldı? İstanbul Belediye Başkanı Münih’te hangi sıfat, hangi görev, hangi sorumlulukla bulunmuştur? Bu şahıs ne geziyor Münih’te? Ne arıyor Konferans koridorlarında? Neyin lobi çalışmasını yapıyor? Şayet bizim bilmediğimiz, sır gibi mahfuz tuttuğu bir görevi varsa söylesin de öğrenelim. Üstüne vazife olmayan konularda görüş bildirmeye meraklı bu belediye başkanı Rusya-Ukrayna arasındaki barışçıl diyalog için hazır olduklarını açıklamış. Diğer yandan açık açık Türk demokrasisinin yetersizliğinden bahsetmiş.

İstanbul’un demokrasiye aç olduğunu, Türkiye’de demokrasinin sakatlandığını, ama ölmediğini, kurumların yıprandığını, Avrupa değerlerine ve demokratik normlara özlemin arttığını ifade etmiş. İstanbul Belediye Başkanı, hiç utanmadan, hiç sıkılmadan, hiçbir yüz kızarıklığı emaresi göstermeden Türkiye’yi kötülemiş ve kötü göstermiştir. Bu jurnalciliktir, köksüzlüktür, kimliksizliktir, skandal bir rezalettir. Türk milletinin oyuyla seçilen bir belediye başkanının yabancı ülkelerde milletin irade, tercih ve takdirinden şikâyet etmesi kararmış ve fosilleşmiş zihniyetini ele vermiştir” ifadelerini kullandı.

“Demokrasimizin eksiği olabilir, ama sakat olduğunu iddia etmek akıl tutulmasıdır” diyen Bahçeli,” Bizim siyaset anlayışımız gereğince, ülkemizi hiçbir uluslararası toplantı, kuruluş, konferans veya devlet ve hükümet yetkilisi önünde yaralayıcı, yargılayıcı, yıpratıcı ve sorgulayıcı konuşmamak esastır, bu kapsamda tavizsiz tutum siyasi ilkemizdir. Milli duruş adamlık ister, mertlik ister, tutarlılık ister, ahlak ister, vicdan ister, mensubiyet şuuruna bağlılık gerektirir. Ne var ki, adına Millet İttifakı denilen, aslında zilletin ta kendisi olan siyasi oluşum bu tablonun tam tersi istikamete yelken açmıştır. Bu karanlık ittifakın siyasi rant ve ikbal uğruna çarpıtmayacağı değer, tahrip etmeyeceği milli emanet yoktur. Zillet ittifakının 6+1 formatında planlayıp yuvarlak bir masa etrafında dizilerek gerçekleştirdiği 12 Şubat toplantısı geçtiğimiz hafta boyunca devamlı tartışılmış, bilahare bizim bu toplantıya yönelik isabetli tespitlerimiz haksız ve mesnetsiz eleştirilere uğramıştır. Yuvarlak masanın can suyu olduğunu söyleyenden tutun da, o masa umudun masası, o masanın genişliği 780 bin kilometrekare diyene kadar pek çok saçma sapan değerlendirme yapılmış ve son tahlilde bu minvaldeki açıklamalar gürültü kirliliğine yol açmıştır. Mizahi karakteri üst düzeyde olan şu iddiaya bakar mısınız, yuvarlak masa heyecan oluşturmuş, orada bulunan zillet failleri vatan sevgisiyle bir araya gelmişler” dedi.

Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarına tepki gösteren Bahçeli,” Madem vatan sevgisine sahipsiniz, o zaman ne arıyorsunuz vatan düşmanlarıyla? Ne yapıyorsunuz vatanı bölmek için mekik dokuyan alçaklarla? CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, yuvarlak masanın altında yuvarlanan bölücülük odağı HDP’yi daha fazla saklayamamış, en sonunda HDP’nin yok sayılamayacağını, demokrasi konusunda özel bir vurgusu olduğunu söylemek durumunda kalmıştır. İşte bu suçüstü halidir. İşte bu itirafname CHP-PKK-HDP ve diğer zillet partileri arasındaki onursuz ilişkiyi tekraren gözler önüne sermiştir. Zira HDP’lilerin periyodik olarak dile getirdikleri tehditvari beyanları zilletin diğer ortaklarını fazlasıyla uyarmış, dahası uykularını kaçırmış ve masanın altındaki bölücü köstebeğin sisli yüz hattının netleşmesini sağlamıştır. 12 Şubat yuvarlak masa toplantısı hususunda en sivri çıkışı beklendiği ve tahmin edildiği gibi altılı ganyanın favorisi Kobanili Serok Ahmet yapmıştır.

Davutoğlu’nun “Bu memlekette 28 Şubat’tan son bahsetmesi gereken kişi Sayın Bahçeli’dir. Çünkü 28 Şubat’ın Başbakan Yardımcısı Bahçeli’dir.” Açıklamalarına yönelik konuşan Bahçeli,” Bizimle ne zaman söz düellosuna girse rezil rüsva olan Davutoğlu bir kez daha şansını denemek için yalan kartlarını açmış, ağzının ayarını kaçırmış, ahlakının buharlaştığını kanıtlamıştır.

Bak Davutoğlu, benim 28 Şubat 1997’de Başbakan Yardımcısı olduğumu ispat etmezsen namerdin en önde gidenisin, bu iddianı belgelendirmezsen müfteriliğin, münafıklığın, müzevirliğin, müfsitliğin en ileri, en zirve, en menfur ismi olarak anılacaksın. Milliyetçi Hareket Partisi 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan seçimden başarıyla çıkmış, 28 Mayıs 1999 tarihinde kurulan 57’inci Koalisyon Hükümetine katılmıştır. 28 Şubat post-modern darbe girişimi ise 1997’de vuku bulmuştur. Davutoğlu ile Kılıçdaroğlu, tıpkı üzümün üzüme baka baka karardığı gibi, birbirleriyle düşe kalka yalan makinesine dönüşmüşlerdir.

Müslüman yalan söylemez, söyleyemez. İstismar bunlarda, iradesizlik bunlarda, ilkellik bunlarda, itibarsızlık bunlarda, çarpıtma bunlarda, aldatma bunlarda, hayal tacirliği bunlarda, siyasi kalpazanlık da bunların ortak unvanıdır” açıklamasında bulundu.

Tarkan’ın şarkı sözleriyle ilgili konuşan Bahçeli,” Bildiğiniz gibi Türk müziğinin meşhur yorumcusu Tarkan bir şarkı sözü yazıp bunu da seslendirdi. Akbabalar leşe nasıl üşüşürse bu şarkıya da aynen musallat olanlar çıkmıştır ve hepsi meydandadır. Tarkan geçecek diyor, bunu da Anadolu’da yaygın bir ağız şivesiyle söylüyor. Elbette geçecek, zor günler geçecek, zillet geçecek, terör geçecek, sıkıntılar geçecek, salgın geçecek, felaketler geçecek, sorunlar bitecek, Allah’ın izniyle de buna az kaldığı görülecek.

6 rakamına lütfen dikkat buyurunuz, bu rakamı ters çevirdiğimizde tabiatıyla 9 rakamı ortaya çıkar. Mesele bakmak değil, görmek, görüleni tüm berraklığıyla göstermektir. Tarkan şarkı sözleriyle Covid-19 dönemini kast ettiğini söylüyor, hayır diyorlar, iktidarı kast ettin, onların gideceğini söyledin dayatmasında bulunuyorlar. Niyet okuyucuları mevzi üstüne mevziye girerek fitne yayıyorlar. Ayıptır ayıp, bu saptırmanın, bu kandırmacanın, bu gafilce inadın kime ne faydası vardır? İktidar şarkıyla kurulmadı, hükümet şarkıyla oluşmadı, velev ki iddialar doğru olsa bile bir şarkıyla yıkılmaz, yıkılamaz, bu tekerlek bu tümsekte kalamaz. Buradan zillet ittifakına ekmek çıkmaz. Tarkan’dan zilletin Tarzan’ı çıkartılamaz. Tarkan’dan muhalif bir figür üretme peşine düşenler, tavsiyem, önce onun “kıl oldum abi” şarkısını dinlesinler, ya da “başkası olma kendin ol” şarkısına tereddütsüz kulak versinler. Türkiye’nin geleceğini davranışları taklit, düşünceleri satılık, değerleri savruk, siyasetleri kavruk olan asalaklar tayin edemeyecek, Cumhur İttifakı’nın muazzam iradesine pranga vurmaya hiç kimsenin nefesi yetişmeyecektir. Sanatçı sanatını icra etmeli, alim ilmiyle konuşmayı bilmeli, siyasetçi de siyasetini ahlaki ve milli sınırlar içinde yapmaya çalışmalıdır, yani herkes kendi işine bakmalı, kendi alanıyla sınırlı kalmalıdır” ifadelerini kullandı.