Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop, “İslamofobiyi oluşturabilmek için batıdan bir Müslümanların yaptığı bir terör tablosu ortaya koymak lazımdı. Onun için bunlar Müslüman terörist modeli icat ettiler ve bunu destekleyecek şekilde birtakım parasal anlamda askeri anlamda ve dolaşımını kolaylaştıracak şekilde çalışmaların içerisine girdi” dedi.

10 Aralık İnsan Hakları Günü dolayısıyla TBMM Tören Salonu’nda Avrupa’da İslamofobi: ‘Problemler, Yaklaşımlar ve çözümler’ konulu panel düzenlendi.

TBMM Başkanı Şentop, panele katılarak konuşma yaptı. TBMM Başkanı Şentop, Manga Carta’da insan hakları olarak erkek toplumunun haklarından bahsettiğini belirterek, “Dolayısıyla ancak 17. yüzyılın sonlarından itibaren bütün bu ‘insan hakları’ kelimesinin en temel ibaresi, temel, kurucu kelimesini ifade edecek, hepsini kuşatacak şekilde ifade edecek bir kelime yok” ifadelerini kullandı.

Şentop, İslamofobi ile ilgili olarak ise, “Avrupa’da Müslümanların sayısının artmasıyla beraber sık sık karşılaşmış oldukları motifler üzerinden bir küresel terör oluşturmak anlayışı, korkusu oluşturmak, bu küresel terörle mücadele ile bu sefer küresel egemenliği meşrulaştıracak bir zemin healine geldi. Tabi Avrupa esasen farklı kültürden insanların farklı dünya görüşünden insanların iç içe yaşadığı bir yer değil. Roma kültürü bu taraftan Hristiyanlığın farklı mezheplerin olacağını istiyorlar” şeklinde konuştu.

Şentop, şöyle devam etti:

“Adamın biri geliyor, Asya’nın bilmem neresinden Avrupa’ya geçiyor. Paris’e bilmem Amerika’ya gidiyorum, oradan geliyor, Suriye’ye geliyor, buraya geliyor falan. Sıradan bir vatandaşım bu kadar kolay ve bu kadar çok sayıda insanın bu kadar kolay dolaşımının olabilmesi mümkün değil. Fransa’nın terör örgütü DEAŞ’a yardımına dair ve bunun hükümetin bilgisi dâhilinde olduğuna dair şu anda bir soruşturma yürütülüyor. İslamofobiyi oluşturabilmek için batıdan bir Müslümanların yaptığı bir terör tablosu ortaya koymak lazımdı. Onun için bunlar Müslüman terörist modeli icat ettiler ve bunu destekleyecek şekilde birtakım parasal anlamda askeri anlamda ve dolaşımını kolaylaştıracak şekilde çalışmaların içerisine girdi. Dolayısıyla uluslararası terörün aslında hamisi yine İslamafobi’yi icat eden batılılar.”

İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Hakan Çavuşoğlu, İslamofobi’nin sosyolojik düzeyde vatandaşlık kurumunun eşitlik niteliğine ilişkin problem olduğunu söyleyerek, “Bugün özellikle Avrupa’da vatandaşlık konusunda iki yaklaşımın rekabet halinde olduğunu görüyoruz. Bunlardan ilki olan eşit vatandaşlık yaklaşımı, kimliklerin tanınması ve kurumsal kapasitenin buna imkan verecek şekilde oluşturulmasına, dolayısıyla vatandaşların milli kimliğe aidiyet duygusu oluşturulurken aynı zamanda önem atfettikleri etnik ve dini grup aidiyetlerini özel alana hapsetmek zorunda kalmamaları gerektiğine vurgu yapar. Türdeş vatandaşlık anlayışı ise, ulusal aidiyetin diğer tüm aidiyetlerin yerini almasını ve onlara öncelenmesini, grup aidiyetlerinin ise özel alana hasredilmesini öngörür. 90’lar ve iki binli yılların ilk on yılında birinci yaklaşım baskınken, günümüzde, ana akım siyasetin sol-sağ popülizmin egemenliği altına girmesi ve Müslüman dünyaya dönük jeo-politik yaklaşımın ‘terörle savaş’ adı altında güvenlikleştirilmesi sonucunda, ikinci yaklaşım baskın hale gelmiştir” ifadelerini kulandı.

Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı Muharrem Kılıç, İslamofobi kavramının soğuk sonrası dönemde ortaya çıktığını belirterek, 1990’lı yılların milad teşkil ettiğini ifade etti.